Bekleyiş Denklemi: Uzay Yolculuğu Fikri
Bu yazımızda “Bekleyiş Denklemi: Uzay Yolculuğu Fikri” konusunu ele alacağız. Gelişen teknolojiyle birlikte uzaya artan ilgi ve uzayla ilgili fikirler, meraklar artmış durumda. Elimizdeki bu teknolojiyi uzay alanında nasıl geliştirebiliriz diye çalışmalar ve araştırmalar sürüyor.
2 ay önce de Elon Musk’ın kendi özel şirketi olan SpaceX ve NASA aracılığı ile uzaya astronotlar gönderildi. Tabi ki bu SpaceX için de çok büyük bir başarıydı. Çünkü çok büyük devletlerin ve büyük organizasyonların yaptığı bir işi ilk defa özel bir şirket yaptı. Hepimiz için çok heyecanlı bir bekleyişti.
İçindekiler
Adım Adım Uzaya…
Uzaya gitme, hatta uzaya yerleşme fikri de artık dünyaya yayılmış durumda. Çünkü teknoloji inanılmaz bir hızda ilerliyor ve hep neden daha ilerisi olmasın diye düşünüyoruz. Aslında bakarsanız biz de bu duruma alışmış durumdayız. Yani şöyle diyebiliriz ki artık hayal gücümüzün geliştiği kadar teknolojimiz de gelişmiş durumda. Önceden inanılmaz veya imkansız gelen şeyler artık bize imkansız gelmiyor. Fakat uzaya gitme konusuna gelirsek bu konu çok da basit bir konu değil aslında.
Teknoloji gelişiyor ama bu gelişmenin ne kadar ilerleyeceğini görüp beklemeli miyiz yoksa bir an önce kollarımızı sıvayıp elimizdeki son teknolojiyi kullanıp dünyadaki ilkleri gerçekleştirmeye devam mı etmeliyiz? Peki biz uzaya astronotumuzu gönderdiğimizde teknoloji ulaşılmaz bir seviyeye geldiyse ve biz bütün emeklerimizin boşuna gittiğini düşünmeye başladıysak bu durumda ne yapabiliriz?
Bekleyiş Denklemine Hayatımızdan Bir Örnek
Şöyle bir alıntıyla bunu örnekleyecek olursak “Bir gün işe gitmek için arkadaşınızı bekliyorsunuz , ama arkadaşınız hep geldiği zamana göre gecikiyor. 45 dakika sonra işte olmanız lazım. Otobüsü kullanabilirsiniz ama otobüs de 15 dakika sonra gelecek. Şimdi arkadaşınızı beş dakika daha bekliyorsunuz, fakat hala gelmiyor. İşe otobüsle giderseniz, tam zamanında ofiste olacaksınız; fakat siz otobüsteyken arkadaşınız yanınızdan geçip gidebilir ve ofisin önüne sizden 10-15 dakika önce bile varabilir. Beklerseniz de birtakım nedenlerden dolayı hiç gelmeyebilir ve bir sonraki otobüse binmek zorunda kalıp işe geç kalabilirsiniz. ” Evet bu örnekte de görüldüğü gibi bizim için bir hayli kararsızlık söz konusu. Ama umuyorum ki çoğumuz yürüyerek gideceğini düşünmüştür. Peki bunu uzay yolculuğuna uyarlayacak olursak nasıl olur?
Bekleyiş Denklemi Kimler Tarafından Ele Alınmıştır?
Bu bahsettiğimiz “Bekleyiş Denklemi” denilen fikir önce Robert L. Forward daha sonra Andrew Kennedy tarafından ele alınıp incelenmiştir. Bu konuyu uzay yolculuğuna uyarlayacak olursak şöyle ifade edebiliriz :
Bir gün uzay geminizle 400 yıllık bir yolculuğa çıkıyor ve çok uzak bir yıldıza doğru yol alıyorsunuz (dondurulduğunuz için ölme durumunuz yok). 400 yıl sonra yıldızın yörüngesindeki hedef gezegene ulaştığınızda, sizi Dünya’dan farklı bir ekip karşılıyor ve size şöyle bir açıklama yapıyor “Siz yolculuğa çıktıktan 300 yıl sonra uzaya 50 yılda gidecek bir uzay aracı üretilmiş , siz uzay yolculuğunuzun 350. Yılındayken biz buraya ulaştık ve çalışmalarımızı devam ettiriyoruz siz de aramıza hoş geldiniz!” diyor hayal kırıklığıyla şaşkınlık içinde konuyu anlamaya çalışıyorsunuz.
Özetle konuyu toparlayacak olursak “Bekleyiş Denklemi“ nin ortaya attığı kompleks tartışma şöyledir: “İstediğimiz gezegene ulaşacağımız sürede , teknoloji hızla gelişip tahmin ettiğimizden çok daha hızlı uzaya giden araçlar üretilebilir. Bu durumu tahmin edebiliyorsak ve sonradan çıkan ekip önce yola çıkan ekipten önce hedef gezegene ulaşacaksa , ilk yolculuğu yapmayıp beklemesi daha mı mantıklı?”
Bu durumda yapılması gereken en mantıklı davranış uzaya yolculuk yapılması için optimum zamanı hesaplamak.
Peki gerçekten bir optimum zaman var mı?
Evet, Andrew Kennedy’nin keşfettiği gibi bir optimum zaman var. Ancak farklı bir zaman. Kennedy , büyümenin seyahat hızını nasıl etkilediğini açıklamak için ikiye katlanan bir denklemle çalışıyor. Gazetede şöyle bir alıntı var:
‘’ Her 100 yılda bir bu yolculuğun yapılabileceği hızı ikiye katlayacaksa, o zaman… Görünüşe göre bir gezginin yolculuğu 100 yıl veya daha kısa bir sürede yapmak için yalnızca 690 yıl kadar beklemesi gerekir. 6/100 ışık hızı). Başka bir deyişle, yıldıza bundan bin yıldan çok daha kısa bir süre sonra, sadece beklemekle ulaşılabilir. Varış noktasına kadar toplam süre 690 yıl bekleme + 100 yıl seyahat = 790 yıldır.’’
Peki bütün insanların , bütün ülkelerin bir yarışta olduğu bir dünyada yaşıyoruz ve biz uzaya gideceğimiz zamanı beklerken rakiplerimiz çoktan yol almış durumdaysa , beklemeye devam mı edeceğiz yoksa her şeyi göze alıp uzun yolculuğumuza başlayacak mıyız ?
İşte “Bekleyiş Denklemi: Uzay Yolculuğu Fikri” konusunda aslında bütün sorun burada, karar verenleri ve çalışanları en zorlayan nokta…
Referans : Centauri Dreams