Hakkımızda1

Christopher Nolan Ve Filmleri

Merhaba sevgili Gelişen Kariyerim okuyucuları. Sinema sektörü denildiğinde çoğumuzun aklına Başlangıç (inception) filmi ile kendisini tanıdığımız ünlü yönetmen Christopher Edward Nolan gelmektedir. Bu yazımda filmlerini izlerken aldığım zevk ve mesajlara da değinmek istedim. Öncelikle hep birlikte Christopher Nolan‘ a bakalım.

Londra’da 30 Temmuz 1970’de dünyaya gelen Christopher Edward Nolan yönetmen, editör, yapımcı ve senaristtir. Zamanımızda oldukça ilgi gören filmlerin yapımcılığını üstlenmiştir.

Christopher  Nolan 8 yaşındayken, reklamcılık yönetici olan babası Brendon Nolan’dan Super 8 kamerayı ödünç aldı. Kamerayı kullanarak oyuncak figürleriyle bir animasyon filmi çekti. Ve bu onun ilk filmiydi. Eğitim sürecini Londra Üniversitesi ile sonlandıran Nolan üniversite bittiğinde  Image Union ve Larceny adlarına sahip iki tane kısa film çekmişti bile.

1998’de ilk uzun metrajlı filmi olan “Following” filminin yönetmenliğini yaptı. Bu filmle gelen başarı sayesinde Memento filmini çekti. Günümüze kadar kısa filmler dahil 16 film, 137 ödül ve 228 adaylığa sahiptir.

Christopher Nolan’ ın Film Çekerken Dikkat Ettiği Unsurlar

Christopher Nolan filmlerde daha sakin ve yavaş müzikleri tercih ederken 2005’te Hans Zimmer ile çalışmaya başladı. Zimmer ile sahnelerde daha gür ve enerjisi yüksek müzikler yer almaya başladı. Aynı zamanda Nolan soundtrack yerine filme özel besteli müzikleri tercih etmekteydi. Ki filmlerinde bunu rahatlıkla görebiliriz müzikler ve sahneler iç içe geçmiş haldedir.

Nolan’ın filmlerinde en dikkat çeken ögelerden biri de kurgunun çok yüksek düzeyde ve kaliteli olmasıdır. Kurgusuyla her zaman izleyicileri hayrete düşüren Nolan bu sahneler için oldukça çaba harcamaktadır. Insterstellar, Memento, Inception, Prestige gibi filmlerinde bu sahnelerle bol bol karşılaşırız.

Tabii ki de bana kalırsa Christopher Nolan demek ters köşe demektir. Tam filmi anladım derken gelen ters köşeyle bir beyin fırtınasına sürükleniriz. Kimi için bu filmlerin en zevkli yanıyken kimi içinse içinden çıkılmaz bir durum olmuştur muhakkak.

Nolan hemen hemen her filminde Imax (Image Maximum) kameraları kullanmaktadır. Filmlerde yansıtmak istediği o olağan dışı sahneler için bu yöntem onun vazgeçilmezidir diyebiliriz.

Filmlerinde hafıza problemleri, hayal gerçek çatışması, zaman kavramı gibi konularla karşılaşırız. Karakterlerde ise yalnızlık, korku, endişe gibi duygusal olarak karar alma zorluğu yaşayabilen ve kaygılarıyla savaş halindeki bireyler görürüz.

INTERSTELLAR (IMDB 8,6)

Yönetmenliğini Christopher Nolan’ın yaptığı, başrolünde Matthew McConaughey, Anne Hathaway, Jessica Chastian ve Michael Caine’in yer aldığı 2014 yapımı bilim kurgu temalı ABD filmidir.

Defalarca izlememe rağmen ilk kez görüyormuş gibi dikkat kesildiğim Interstellar, karakterlerimizden Murphy’nin yaşlılığını görmemizle başlar. Filmin ilk dakikalarında karakterleri tanırken Cooper ailesinin bir İHA görmesiyle film tam anlamıyla başlıyor. Dünyanın tamamen kuraklıkla karşı karşıya kalması sonucu yeni bir yerleşim yeri arama çalışmaları Cooper’a bir solucan deliğinden geçme teklifi olarak gelir. NASA’nın en iyi pilotu olan ve eski astronotluk zamanlarını özleyen Cooper içinse bu teklif tüm dünyayı ve çocuklarını kurtarmak için bir görev niteliğindedir. Dünya’yı terk ettikten sonra uzun uykuya yatan ve uyandıklarında solucan deliğinde olan ekip buradan Gargantua’ da dev dalgalarla uğraşır ve yer çekimi dolayısıyla dünya yılıyla 24 yılın geçmesine sebep olur. Cooper’a ait bir sürü video birikmiştir. Kızı Murphy’ den gelen video ise izleyicileri kısa süreliğine güzel bir duygusallığa götürür. Bu videolarda aslında bu yolculuğun altında bambaşka bir gizem yattığını da görürüz.

Cooper  4.boyuta geçince kızına kitapları düşürerek yaşadığı mesajını göndermeye çalışır. Ancak Murphy bunun hayalet olduğunu düşünür. Sonrasında ise Mors alfabesini kullanarak babasının mesajını alır.

Yıllar sonra yerçekimine hükmedilir ve bu Murphy’ nin başarısıdır.  Satürn yakınlarında istasyon kurularak Dünya’dan insanlar getirmeye başlarlar. Cooper’ ın bulunmasıyla filmin son sahnesinde baba kız kavuşmasını görürüz. Bu mükemmel filmi ne kadar detaylı anlatmış olsam da inanın çok daha fazlası var defalarca izleseniz de her seferinde ilkmiş gibi izlemek istemeden gerçekleşen bir durum. Umarım siz değerli okuyucular hiç izlemediyseniz bu filme benim vasıtamla kavuşmuş olursunuz.

Christopher Nolan Bize Ne Mesajı Verdi?

Filmde Dr Mann’ın gezegenine giden Cooper, Mann’ın ihanetiyle karşılaşır. Bu sahneyle beraber sevgili Nolan bize diyor ki İnsanlığın olduğu her yerde kötülük vardır tıpkı iyilik ve sevgi gibi. Biz nerede olursak olalım orayı güzelleştirme şansına sahip olmamıza rağmen hırslarımız bu imkânı elimizden alabilir. Filmde de Dr. Mann ihanetin bedelini ölerek verdi.

“Dikkat edin ve dünyanızı koruyun” mesajı da Dünya’nın sonunun gelmesi ve yeni dünya arayışlarıyla veriliyor.

Tabii ki filmin bilim kurgu temasının altında yatan asıl en büyük mesaj var. O da sevginin zamanı ve boyutu aşan tek şey olduğu. Ancak ben naçizane bir fikir daha sunmaktan kendimi alamıyorum. Cooper kızı Murphy’nin şifreyi çözeceğini düşünmese ona inanmasa başaramazlardı. Yani bir baba kız ilişkisinin yanı sıra bir babanın kızına ve kızın babasının onu terk etmeyeceğine inanması bu filmin güçlü yanlarından biriydi.

INCEPTION (IMDB 8,8)

Başrollerinde Leonardo Dicaprio, Marian Cotillard ve Ellen Page gibi ünlü oyuncuları görürüz. Christopher Nolan tarafından yazılan ve yönetilen 2010 yapımı ABD filmidir.

Insterstellar’dan sonra film listemde ikinci sıraya koymaktan çekinmeyeceğim film olan Inception Türkçeye Başlangıç olarak çevrilmiştir. Filmin konusu olan son görevde başlangıcı inşa etmeleri gerekmesinden dolayı filmin isminin bu şekilde adapte olduğunu görüyoruz. Kelimenin tam anlamı olan fikir aşılama ise filmin konusunu en kısa şekilde açıklıyor aslında.

Film rüya temasını ele alırken, rüya hırsızı karakterimiz Cobb (Leonardo Dicaprio) işinde çok iyidir. Cobb’a son bir iş gelir ve bu iş her zamankinden daha zordur. Normalde rüyaların içine girerek bilgi çalan Cobb bu sefer bir fikri zihne yerleştirmelidir.  Bu iş için bir ekip toplar ve zorlu anlar yaşar karakterlerimiz. Filmin ilk sahnesinde Leonardo Dicaprio’nun denizde uyanıp çocuklarını izleyişini görürüz. Bundan sonra ise kendimizi bir rüyada buluruz. Filmin ilk sahnesinden itibaren sorduğumuz “Şu anda rüya mı gerçek mi?” sorusu son sahneye kadar da devam eder.

Rüyaları inşa ederken yapılmaması gereken bir şey vardır o da kişi kendi anılarını kullanmamalıdır. Eğer kullanırsa rüya ile gerçekliği ayırt edememeye başlar çünkü. Cobb ise her bilinçaltına girdiğinde ölmüş karısı Mal ile karşılaşır. Cobb karakterini en çok zorlayan şey de bu olmuştur. Her seferinde rüyada sonsuza dek karısıyla kalmak isterken, çocukların yanında olma isteği onun uyanması için bir sebep olmuştur.

Filmin son sahnesinin rüya mı gerçek mi olduğu izleyen herkesin kafasını karıştırmıştır (Filmi izlemeyenler için detaya girmiş bulunuyorum). Bu belirsizlik ise film yayınlandıktan on yıl sonra ortadan kalkmıştır. Michael Caine’in olduğu her sahnenin gerçek olduğunu söyleyen Nolan son sahnenin gerçek olduğu bilgisini edinmemizi sağladı Michael Caine vasıtasıyla.

Christopher Nolan Inception’ da Bize Ne Söylüyor?

Cobb rüyasında ölmüş karısını görür. Ancak filmin sonuna doğru Mal’a sen karımın yansımasının diyerek terk eder. Bu sayede sevdiğimiz insanları bilinçaltımızda hâlâ sevmeye devam ettiğimizi vurgular. Onları rüya ve hayallerle yaşattığımızı ama böyle yaparak bizim şimdide var olamayışımızı  gösterir.

Filmde her şeyin bittiğini düşünürken yeniden başlamasını hayata adapte edersek her bitiş belki de bir başlangıçtır. Sadece bu yolda güçlü ve umutlu olmamız gerekmektedir.

Son sahnede Cobb ve çocuklarının kavuşması olmaz sandığımız şeylerin olabileceğini, inatçı olursak istediğimiz  ve peşinde koştuğumuz hayallerimizin gerçekleşmesi mümkün mesajını da ihmal etmemek lazım.

THE PRESTIGE (IMDB 8,5)

Başrollerinde Christian Bale, Huge Jackmann ve Scarlett Johansson’ı gördüğümüz 2006 ABD yapımı fantastik gerilim filmidir.

Filmde önceden beraber çalışan iki sihirbazın daha sonra birbirlerine düşman olmasını konu alır. Bu düşmanlıkta birbirlerinin mesleki sırlarını ortaya çıkarmaya çalışırlar. Böylelikle ölümcül ve tehlikeli sonuçlarla karşılaşacaklardır.

Viktorya döneminde iki genç sihirbaz olan Robert ve Alfred sihirbaz çıraklığı yaparken tanışır ve dost olurlar. Bir gün yaptıkları gösteride Robert’in karısı Julia boğularak ölür. Robert karısının ölümüne Alfred’in sebep olduğunu düşünür. Çünkü Alfred Julia’ya farklı bir düğüm atmıştır. Böylelikle dostlukları düşmanlık olur. Yolları ayrılır ve her ikisi de ayrı ayrı başarılı olurlar. Ancak birbirlerini alt etme duygusu sürekli onlarla beraberdir. Bir gün Alfred “Transported Man” adlı bir gösteri sergiler ancak Robert bu gösteriyi çözemez. Daha sonra Alfred’in günlüğünün eline geçmesiyle Robert Alfred’i alt edecek gücü bulur. Robert Alfred’i tuzağa düşürür ve ölümüne Alfred’ in sebep olduğunu düşündürecek kurguyu hazırlar. Sonuçta iki taraf da birçok şey kaybeder.

Tabi ki filmde kafamızı karıştıran noktalar da oldukça çoktur. Robert’ in asistanı Olivia’nın kimin tarafında olduğu, filmde iyi karakterin kim olduğu gibi.

Filmi her ne kadar detaylı anlattığımı düşünecek olsanız da izleyince anlatmadığım çok şey olduğunu göreceksiniz. Filmin üst düzeyliği ve iç içe geçmiş olması belki de tek seferde anlaşılmasını zorlaştırıyor. Ancak filmi izledikten sonra bir duvara bakarak ne oldu şimdi diye düşünmeye başlayabilirisiniz.

Christopher Nolan Bize Ne Diyor?

Nolan filmi anlatırken filmi tıpkı sihirbaz gibi anlatmıştır. Sadece sihirle sınırlı kalmayan filmde asıl gördüğümüz hırs, öfke ve intikamın ne sonuçlar doğuracağıdır. Edison ve Tesla arasındaki ilişkiye benzeyen Alfred ve Robert ilişkisini görürüz. Edison ve Tesla berbaer çalışsa daha önemli ve güçlü başarılar sağlayabilirlerdi. Ancak onlar savaşmayı seçtiler. Böylece Edison Tesla’ nın başarısı karşısında bocalarken Tesla da tüm çalışmaları içinde olan laboratuvarını kaybetti.

Biz insanlar güçlerimizi birleştirmek yerine hep en iyisi olmak isteriz. Bizden iyi olanları ya yok sayarız ya da yok etmeye çalışırız. Bu filmde de birbirleriyle olan düşmanlıkları onların sonunu getirdi. Oysa ki Robert’ ın da dediği gibi “Asıl görülmek istenen bu acı dolu dünyada seyircinin bir an da olsa gülümsemesi.” idi sihirbazlık.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu