Eylül Ayı Kitap Tavsiyeleri
Aylık kitap tavsiyeleri serimiz ile yeniden karşınızdayız. Kitaplar kısa süre de olsa dünya telaşını bir kenara bırakıp nefes almak için fırsat tanıyor bize. Bir de kendimizi anlatan satırlar bulduğumuzda kopamıyoruz o kitaptan. Sonbahara adımımızı attığımız bu ayda ruhumuzu saracak, kahvemizi, çayımızı alıp hiç sıkılmadan okuyacağımız 8 kitabı sizler için seçtik. İyi okumalar…
İçindekiler
1. Şeker Portakalı (José Mauro De Vasconcelos)
“Onu düşünmekten kendimi alamıyordum; şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.” Bence bu satırlar kitabı okumak için yeterli.
Aylık kitap tavsiyeleri serimizin ikinci kitabı sistem eleştirisi yapan Hayvan Çiftliği.
2. Hayvan Çiftliği (George Orwell)
İnsan kendi eliyle özgürlüğü başkalarına verir mi? Bu sorunun cevabını harika bir hikayeyle bu kitapta okuyabilirsiniz. Zamanın Rus lideri Stalin’i taşlamak için yazılmış bir kitaptır. Orwell, kitapta sistemi eleştirmiştir. Kitabın konusuna bakarsak , önceden insanlar tarafından yönetilen çiftlik, hayvanların isyan etmesiyle hayvanlar tarafından yönetilmeye başlanıyor. Buradaki insanlar ile Rusya’nın eskiden çarlıkla yönetilmesi, hayvanların başa geçmesiyle ise Bolşevik devrimi kastedilmiştir. Yazar kitapta, çarlık dönemindeki Rusya’nın haliyle, devrimden sonra var olan Rusya’nın halini eleştirel-masalsı-mizahi bir yolla anlatıyor. Kitapta en çok şu cümleyi duyacaksınız ‘ Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha eşittir.’
3. Martı Jonathan Livingston (Richard Bach)
Bu kitapta kendini sürüye ait hissetmeyen, kalabalığın dışında bir yaşam amacı güden Martı’nın yaşam öyküsü anlatılıyor. Kitabın ana karakteri olan Martımız diğer martılar gibi daha çok doyayım, daha çok yaşayayım gibi bir yaşam felsefesi düşünmüyor.
4. Cesur Yeni Dünya (Aldous Huxley)
Romanın kurgusu Londra’da 26. yüzyılda geçmektedir ve distopik bir atmosfer mevcuttur. Romanda üreme teknolojisi, hipnopedi (uykuda öğretim) ve öjenik sayesinde toplum değiştirilmiştir. Kitap aynı zamanda insanın içinde bulunduğu hapishanenin farkına varmasını sağlıyor ve aynı zamanda bu hapishaneden çıkmamız gerektiğini hissettiriyor.
5. Simyacı (Paulo Coelho)
Santiyo ismindeki bir genç rahip olan babasının baskılarından kaçıp Mısır’a doğru olan yolculuğunu konu almaktadır. Çünkü yaşamı kilisede değil dünyayı gezerek öğrenebileceğini düşünüyor. Kitap bir insanın kendi isteklerine ulaşabilmesinin en güzel yolu. Yüreğinin sesini dinlemesi ve işaretlerin dilini iyi anlamaktan geçmekte olduğunu söylüyor.
6. Beyaz Zambaklar Ülkesinde (Grigori Petrov)
Finlandiya’nın, İsveç’in himayesinden nasıl kurtulduğunu ve sonra nasıl dirildiklerini anlatıyor.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Atatürk’ün önerdiği ve bir eğitimcinin kesinlikle okuması gereken çığır açıcı bir kitaptır.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde (Grigori Petrov) okumanızı tavsiye ederiz.
7. Satranç (Stefan Zweig)
Stefan Zweig bu kitabı yazdıktan sonra eşiyle birlikte intihar ederek yaşamına son veriyor. Büyük bir ikilemi, zıtlıkların bileşimini, dünya tarihini değiştiren oyun ve taktikleri sembolik bir dille kurguluyor Zweig romanda. Ayrıca eşsiz bir dil ve harika bir anlatım eşliğinde sunuyor okuruna. Satranç metaforunu kullanarak olağanüstü betimlemelerle insan bilincinin derinliklerine iniyor, kaybolmakta olan uygarlığın geride bıraktığı hiçliği sarsıcı biçimde okuyucunun benliğine işliyor. Satrancı sadece oyun olarak görmeyeceğiniz; Usta yazarın veda mektubu, belki de son dersi diyebileceğimiz bu psikolojik derinlikli roman… Bir solukta okunup bitirilen, ama etkisi ve tadı sonsuzluğa doğru büyüyen…
Aylık kitap tavsiyeleri serimizin sekizinci kitabı ise en çok başka dile çevrilen kitapların birincisi Küçük Prens.
8. Küçük Prens (Antoine de Saint-Exupéry)
Küçük Prens ‘Ölene kadar sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden’ der. Dünya genelinde 253 farklı dile çevrilerek Dünyanın en çok farklı dile çevrilen kitap sıralamasında birinci sırada yer almaktadır. Anlatımı çok sade, çok yalın ama değindiği konular çok derin. İnsan kendini bu çölde bazen gerçekten yalnız hissediyor, böyle hissettiğim zamanlarda artık Küçük Prens’in şu sözleri aklıma gelecek; “Çölü güzelleştiren bir yerlerde bir kuyu saklıyor olmasıdır.”
Diğer yazılarımızı buradan okuyabilir ve paylaşabilirsiniz.
Bu seriyi mutlaka okumalısınız.